Felsefe terimlerine ulaşmak için aşağıdaki 👇 odaklanmış arama bölmesini kullanabilirsiniz. Yukarıdaki ana arama modülünün aksine sadece felsefe terimleri üzerine kayıtları size sunacaktır.
Tanrı kavramının belirsiz veya tutarsız olduğunu savunur. Teolojik tartışmalardan önce tanrının ne anlama geldiğini belirlemeyi hedefler.
Bir meselenin, sayının ya da düşüncenin daha kolay ve daha hızlı anlaşılmasını sağlamak amacıyla yapılan sadeleştirme işlemidir.
Felsefi kaynaklarda ise basitleştirmek olarak kullanılmaktadır.
Ahlaki eylem için karar verme yetisi.
Alay.
*Alay etme eyleminin ince düşünülmüş, kıvrak zeka işi birikime dayalı gerçekleştiriliş şekli
İrade ile ilgili bir tanımdır. Belirli bir yapabilme / gerçekleştirebilme / sonuçlandırabilme ya da itici gücün varlığını belirtmek için kullanılır.
Felsefede ve spiritüalizmde, aklın genel işleyişini düşünce çağrışımlarına indirgemeye çalışan doktrinlere verilen genel addır. Düşün çağrışımı, aklımızın içinde, bir imge veya düşüncenin başka bir şeyi çağırması, anımsatması anlamına gelir. Bu düşüncelerin ve imlerin, hangi sebeplerden ötürü ve hangi bağlantılar dolayısıyle zihnimizde meydana geldikleri sorusunu ilk ortaya atan Aristoteles, hatırlatmaya yardımcı olan 3 çeşit çağrışım bağıntısını ayırt etmiştir:
Açık toplum düşüncesi ilk kez Henri Bergson tarafından ortaya atılmış bir fikirdir.
Açık toplumlarda devlet toleranslı ve bürokrasiden uzaktır, politik sistemler şeffaf ve esnektir. Devlet hiçbir sırrı halkından gizleyemez, bu toplum modeli tamamen otoriterlik karşıtıdır ve herkes yine kendi bilgisine emanet edilmiştir.
Bireysel beyan ve hareketler esastır. Bireysel her eylem bağlayıcıdır.
Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında kesin bir bilgiye sahip olamayacağını düşünen, sadece bilimi rehber alan kişidir.
Tanrının varlığı hakkında kesin bir bilgiye sahip olunamayacağını ancak kişisel inancı açısından tanrının var olmadığını düşünen kişidir.
Nesnelerin temel özelliklerinin hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren felsefe akımı, bilinemezcilik.
Hatalı bir kullanımla Agnostik olarak nitelendirilen teolojik / inanç odaklı tanım ise ; bir dine mensupken kavram karmaşası yaşayarak Tanrı'nın varlığından şüphe etme, adaletsizlikler veya kişisel nedenlerle çelişkiye düşerek inançtan kopan kişiler için kullanılır.
Ateizm ile ilgisi yoktur. Çünkü ateizm daha yalın ve salt bir olgudur. Ateistler hiçbir inanca ya da dine bağlı olmamış, hiçbir ibadeti gerçekleştirmemiş kişilerdir.
Ahlak Yasası : Uyulması ahlak açısından gerekli, genel-geçer kurallar bütünüdür.
Ahlaki Karar : Ahlak kurallarına özgürce uymaktır.
Ahlaki Eylem : Ahlaka uygun davranışı gerçekleştirmedir.
Akt (bağ) insan ile nesne arasındaki her türlü bilgi elde etme yoludur.
Suje (insan) bilmek istediği her şeye bilgi aktlarıyla yönelir. Başlıca bilgi aktları; düşünme aktı, algı aktı, anlama aktı ve açıklama aktlarıdır. Bunların yanında inanç, hayal etme, çağrışım ve sezgi gibi bilgi aktları da vardır.
Altın ortalama veya altın orta yol olarak da bilinen bu yaklaşım; aşırılık ve eksiklik uçları arasındaki dengeyi kurmak olarak tanımlanabilir.
Yunan düşünce ekolünde Platon'un Philebus'unda tartışılan "aşırılık yok" tanımında vücut bulmuş ve Delphi düsturu kadar erken bir dönemde ortaya çıkmıştır
Ahlak dışı
Duyumlar sayesinde bilgi sahibi olunabileceğini iddia eden görüştür. Bu görüş insan zihninde doğuştan bir bilgi olmadığını, boş taş bir tabletten farksız olduğunu öne sürer. Akılıcılığın tam zıttı bir yaklaşımdır.
AMPIR - AMPIRIK : Türk televiztonlarında RTÜK tarafından uygulanan sansür nedeniyle Güven KIRAÇ tarafından Behzat Ç. dizisinde icat edilmiş olan argo sözdür.
Cümle içerisinde ilk defa AMPIR AMPIR KONUŞMA LAN şeklinde kullanılmış ve karşıdaki şahsa; moron, embesil, salak denmek istenmiştir. Boş konuşma, mesnetsiz sallama veya şimdilerde ergenler arasında popüler olan anlamıyla BOŞ YAPMA denmek istenmiştir.
Ortak bazı yönleri bulunan fakat farklı iki nesne, düşünce, fiziki ya da izafi olgu arasındaki benzerlik veya benzerliklerden hareket ederek birincisi için yapılan tanımlama ya da saptamaların diğeri için de geçerli olabileceğini ortaya koymaktır.
Basit bir mantıksal örnek ise elma ve armut meyvadir, o zaman ikisi de doğada bulunur. İkisi de yetiştirilebilir, ikisi de çekirdeklidir.
Edebiyatta ise "Horoz Recep çok kabadayı" denildiğinde hayvan ve insan arasında benzeşim yapılmış olur.
Ahlak karşıtı.
Herhangi bir tanrıya, dinlere ve yaradılışa inanmayan kişi.
Nezaket, doğruluk, mütevazilik (ağır başlılık), cömertlik ve samimiyet sahibi olmak, kısaca iyilik / iyiye yönelim mantığı. Konfüçyüs'un tanımlamasındaki dünyada beş ana ilkeyi uygulayabilme kabiliyeti ya da mükemmel erdem olarak tanımlanır.
** Hayattaki en büyük erdem iyiye yönelimdir, iyilik için çaba göstermektir.
Açık ve net olmak. İmasız, direkt olarak söylenen. Açık kelimesini pekiştimek için AP - AÇIK . Ayan beyan ortada olan, en basit şekilde anlamıyla olduğu gibi, düpedüz anlaşıldığı şekilde. Açık ve seçik.
Tanrıya duyarsızlık veya ilgisizlikle karakterize edilen bir tutum içerisinde olmaktır.
Sınırı olmayan.
Deneyden çıkan ve deneye bağlı olan bilgi. Deneye başvurularak elde edilen, dış dünyadaki yaşantılardan kazanılan.
Başlangıçtan beri zihinde varolduğu savunulan bilginin niteliği.Hiçbir deneye dayanmadan ve sadece akıl yardımıyla elde edilen bilgi.
Örüntü temel olarak bir matematiksel tanımdır.
Örüntü, çoğunlukla uzaysal ve geometrik karaktere sahip, iki veya üç boyutlu bir nesne olarak düşünülebilir. Ancak en bilinen anlamı ile örüntü, belli bir kurala göre devam eden sayı ya da şekil dizisidir.
Türk Dil Kurumu'nun güncel sözlüğüne göre ise; olay veya nesnelerin düzenli bir biçimde birbirini takip ederek gelişmesidir. Örnek verecek olursak haftanın günleri bir örüntüdür.
Felsefi kaynaklarda ise örüntü; mükerer yani tekrar eden ve belirli sıralamadaki tekrarlar için kullnılmıştır. Tamamen yanlış bir kullanım olmasa da akademisyenlerin Türkçe'ye hakim olmamalarından kaynaklı bir durumdur.
Felsefe ve mantıkda argüman; sonuç ve onun doğruluk derecesini belirlemeye yönelik verilen öncüllerden kurulmuş ifadelerdir. Bu nedenle argüman ifadelerden oluşur ve bir sonuç birde sonucun doğruluğuna dayanak olarak verilen öncül içerir.
Bir fikri / düşünceyi inceleyecek olursak
Bir fikri bilimsel olarak desteklemek ya da çürütmek için yapılan, ispat ve delile dayalı tartışma ve/veya eylemlerdir.
Materyalist yani maddeci filozoflar Empedokles ve Anaxagoras ile başlayan Leukippos ve öğrencisi Demokritos tarafından ise benzer bir materyalizm fikri doğrultusunda oluşturdukları ve geliştirdikleri atom düşüncesiyle anılan felsefe okuluna verilen isimdir.
Başkalarının iyiliğini, yaşama ve davranış ilkesi yapan görüş. Alturizm
Felsefi bir terim olmamakla birlikte günümüz yayınlarında yer almış, Farsça bir kelimedir. Sözlük anlamı olarak namaz kılmayan ya da pis insan anlamına gelse de;
Beynamaz ;
Musevi, Hristiyan veya Müslüman olmasına rağmen ibadetlerinin tam olarak yerine getirmeyen, Arap gelenekleri ile kendi ırkının gelenekleri arasındaki tutarsızlıklar nedeniyle birçok ritüeli uygulamayan, mensubu olduğu dinin daha sade, daha yenilikçi (seküler) ve daha bilimsel ispatlara açık olduğunu düşünen kişidir.
Celarent Yunanca mantık ve akıl kelimelerinden türetilmiş, matematik, felsefe ve birçok dalda kendisine yer bulmuş bir kapsama tanımıdır. Bu tanımı anlamak için en basit yol matematikteki kümelerden yola çıkmaktır.
Sistemsel Düşünce olarak tanımlayacağımız bu olgu; tüme varım yöntemi kullanılarak ulaşılan düşünme şeklidir. Yani daha da açacak olursak bütünsel düşünceyi ve indirgemeci yaklaşımı dengede tutarak çıkarımlarda bulunmak diyebiliriz.
Akıl yoluyla tanrıyı arayan ve tanrının varlığına inanan ancak dinlere inanmayan kişidir.
Din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür. Tanrı'nın varlığına inandığı halde hiçbir dine mensup olmayan insanlara deist denir.
Dilimizdeki beynamaz tanımı ile ilgisi yoktur. Beynamaz daha çok bir dine mensup olduğu halde ibadet etmeyen ya da bazı ibadetleri gerçekleştirmeyen insandır. Deizm ile ilgisi yoktur.
Evreninin işleyiş şekli evrende gerçekleşen olayların fizik, kimya gibi çeşitli bilimsel yasalarla belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu, doğada hiçbir şeyin nedensiz ya da anlamsız olamayacağını öne süren öğretidir. Bu öğreti için Spinoza ve Pierre-Simon Laplace öne çıkan isimlerdir.
Bir kavramdan öteki kavrama çelişmeleri ortadan kaldırarak ilerleyen mantıki ilerleme yolu.
Dogmatizm, A priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma ya da araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayıştır. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma veya nas denir.
Zihin ve madde gibi temel varlıkların, birbirinden ayrı ve bağımsız olgular olduğunu savunan kişidir.
Birbirine karşı çıkan iki temel kavramın var olduğuna dair ahlaki veya ruhsal inanç.
Genellikle istençle ilişkilendirilen bu tanım; bireyin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi ve her şeyin odağında kendisini görmesi olarak açıklanabilir.
İdealizmden farklı olarak; salt düşünen özne ile değil de, duyumlayan, hisseden ve o anı yaşayan bireyin yani insanın kendisi ile başlayan ve kişinin kendisini çokış noktası olarak kabul eden düşünce akımıdır.
Bu akımın uç fikrinin özgürlük olduğu söylense de asıl ulaşılan nokta otansitedir (yani aslına uygunluk ya da geçmişteki fikirlere bağlılık). Daha basit izahı ise odak fikir :
varoluşsal tutum, görünürde anlamsız, saçma / absürt bir dünya karşısında bir raydan çıkma, kopma, kaos duygusu ile tanımlanabilir.
Çok vasat bir tanımlama yapacak olursak : idealizm merkezinde kişinin kendisi vardır. Temel felsefi düşünceler ışığında tanımladığı dünyayı, mantık ekseninde anlamaya çalışırken tüm olayları "ben varsam var" mottosu ile algılamasıdır.
Aslında İngilizceden aşina olduğumuz emotion kelimesidir. Yani duygu / duygusallık gibi anlamlarda kullanılmıştır.
* Sadece bir iki akademisyenin Türkçe dil bilgisi konusundaki yetersizliği nedeniyle sözlüğe dahil edilmiştir.
basit anlamıyla; zorla benimsetilmiş düşünce, baskıyla kabul ettirilmiş fikir olarak tanımlanır.
Sezgicilik diğer adıyla entüisyonizm. Temel olarak insan sezgilerini, akıl, zihin ve soyut düşünma kabiliyetinin üstünde görerek yorum yapmayı savunur.
Felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik hem de üstünlük tanıyan felsefe akımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Henri Bergson akımın kurucusu ve öncüsüdür, bu nedenle kimi zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak da adlandırılır.
ileri düzey anekdot, dikkate almayabilirsiniz.
Sezgisel yaklaşım, belirli bir birikime sahip olmadan kullanılamaz. Temel içgüdüler ve altıncı his gibi olgulardan bağımsız bir yönü vardır. Belirli bir altyapı edinildikten sonra fikir sahibi olma ve çıkarımlarda bulunmayı destekler.
Episteme, felsefe tarihindeki genel kullanımıyla, bilgi anlamına gelmektedir. Felsefenin alt disiplerinden biri olan epistemoloji'de episteme kavramından gelir.
Epistemoloji ya da bilgi felsefesi, bilgiyle ilgilenen bir felsefe dalıdır. Epistemologlar, bilginin doğası, kaynağı ve kapsamı, epistemolojik gerekçelendirme, inancın rasyonelliğini ve diğer çeşitli konuları incelemektedir.
Kelime olarak ise episteme ve logos terimlerinin birleşiminden ortaya çıkmıştır.insanı iyiliğe yönelten, iyi davranışlar için harekete geçiren itici güç.
Yunanca kökenli Arkhe kelimesi ilk ya da başlangıç olarak dilimize çevirilebilir. Felsefede ise tam karşılığı Ana Madde veya İlk Neden olarak yer almaktadır.
İnsanlık tarihinin en eski sorularından birisi olan Evrenin ve evrendeki her maddenin, her olayın varlığını ve gerçekleşme nedenini sağlayan ilk neden nedir? sorusunu akla getirir.
Arkhe bir anlamda evreni anlamak için sorulacak ilk soruyu işsret eden bir anahtar ya da güncel bir kelime olan #hashtag olarak düşünülebilir.
Özellikle felsefe dersini anlamakta zorlanan öğrencilere bir not : felsefe ve terimleri kitaplarda yalın olarak ya da dil bilgisinin yetersizliği nedeniyle zor anlaşılır bir şekilde sunulabilir. Bu nedenle sorun sizde değil sunum şeklindedir.
Sosyal sorunlar, iletişim problemleri, ahlaki tabular ve meraktan doğan eylemler temelde bu sorunun cevabıdır. Felsefi düşünce içinse
Tüm bunları gerçekleştirebilmek içinse maddi güç, nüfus, boş zaman, muhakeme yeteneği ve hoşgörü sahibi olmak gereklidir.
Terimbilim olarak tanımlanan terminoloji kelimelerin o branştaki anlamlarını ve kullanım yerlerini belirleyen bilim dalıdır.
Bu kısım konu dışı bilgilendirme
Bir kelime sözlük anlamı dışında bir terim olarak kullanılıyor olabilir. Bunun da temel nedenleri; diller arası aktarımdaki algı sorunları, terminolojiye müdahale eden akademisyenlerin (ilk kaynaklar, ilk çeviriler ve ilk akademik makaleler) Türkçe konusundaki vasatlıkları ve buna benzer nedenler söylenebilir.
İçselleştirmek, emosyon, naif(lik), naifleşme, söylem, hissiyat gibi hatalı kullanımlar ya da yanlış tanımlamalar örnek verilebilir.
Tüm hatlarıyla bilinmeyen, henüz keşfedilmemiş ve yeterli bulguya erişilmemiş bir olayı, bilinen bir olay ile karşılaştırılarak, varsayım halinden bir adım öteye taşıyarak tüm metodlarla ilişkilendirerek bilinmeyen olayı anlamaya çalışmak olarak tanımlayabiliriz. (Çıkarımlarda bulunurken bilimsel yaklaşım söz konusu.)
Bu içgüdüsel karşılaştırma isteğini eğer metodik ve bilimsel bir yaklaşımla gerçekleştirebilirsek bu sürece Analoji Tekniği diyebiliriz.
Duyularla algılanabilen her şey.
Fenomenalizm kabaca örneklenecek olursa; tahta kaşık, ahşap yer döşemesi ya da kürdanın bir farkı yoktur, hepsi ağaçtan elde edilmiş farklı işlevlere sahip objelerdir. Şehirdeki insan için farklı işlevleri olsa da medeniyetten uzak bir insan için bu objelerin hepsi yakacaktan başka bir şey değildir, iki farklı insan için aynı anlamı, aynı değeri taşımayan nesnelerdir.
Öznel idealizm olarak da bilinen ve 1900'lü yılların başında ortaya çıkmış bu felsefi akım, o dönemin kısır döngüleri ve bunalımlı ortamında (bilimsel çalışmaların ve savaş araçlarına evrildiği bir ortam) metafiziği bir şekilde somutlaştırmaya çalışırken Edmund Husserl tarafından ortaya atılmış bir düşünce metodudur. Bir öğretiden çok bir uygulama ya da eylem şekli olarak düşünülebilir.
Fenomenoloji özne - nesne ilişkisi içerisinde bir fenomeni, dolaysız olarak verilen ya da netleşmemiş olanı tanımlamaya çalışan bir yöntemdir. Amprizmden farklıdır ve temelde özleri araştırır. Özü görüleyen bilinç olarak tanımlanabilir. Algı veya bilincin betimlenmemesi, tanımlanamaması ve bu sorunlu süreç fenomenolojinin konusudur.
Bu tanımı tam olarak anlayabilmek için bir araştırmanın ya da olaylar zincirinin içerisinde olmanız gerekebilir.
Fenomen yani duyularla anlaşılabilen manasından yola çıkarak, zaman veya mekân içerisinde beliren (ortaya çıkan) ve deney konusu olabilecek olay / olgular dışında hiçbir şeyin var olmadığını ileri süren düşüncedir. Deneyin araçsız konusu, her zaman bir canlandırma (tasavvur) olduğu için anlama süreci genellikle idealizm ile karıştırılır.
Bir durumdan öteki duruma geçiş. Olabilir olmaktan gerçekliğe geçiş.
Uyum anlamını dile getirir.
Hazcılık veya hedonizm, hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüş
Bir sistem içerisindeki bir elemanın diğerlerinden üstün, baskın olduğunu belirtir.
Marksist teoride daha teknik ve has olarak kullanılmıştır.
Antonio Gramsci'nin eserlerinde baskın sınıfın boyun eğenlerin izniyle gücü kazanması olarak bahsedilmiştir.
Yorumlama teorisi ve yorumlama metodolojisi olarak bilinen Hermenötik, özellikle İncil başta olmak üzere dini metinlerin, bilgelik edebiyatı ve felsefi metinlerin yorumlanması ile ilgilidir.
Hermenötik, doğrudan kavrayış başarısız olduğunda kullanılan yorumlayıcı ilke veya yöntemlerden öteye bir metoddur, anlama ve iletişim sanatını içeren bir yaklaşım söz konusudur. Bu bağlamda imam, keşiş ya da din adamı konuşma ve yaklaşımlarını düşünmeniz hermenötik tanımını anlamanıza yardımcı olacaktır.
Hiç ya da Yok, kelime anlamıyla hiçbir varlığın olmadığını ifade eden bir işaret zamirdir. Yani olmayanı ama mutlak anlamda olmayanı işaret eder. Hiçlik veya Yokluk ise Hiç zamirinin hakim olduğu durumu ifade eder. Felsefi kaynaklarda hiçlik olgusu; boşlukta olma, tarafsız ya da fikirsizlik olarak yer alabilmektedir. Bazı durumlarda ise başlangıç veya bitiş noktasını işaret eden bir anlam olarak karşımıza çıkmaktadır.
Koşullu.
Birbiri ile ilintili ve eklemlenmiş birimlerin bir arada değerlendirilmesi ile öznenin niteliğinin kavranabileceğini kabul eden yaklaşım biçimidir.
Aşağıdaki cümleyi okuduktan sonra nefes alın ve yukarıdaki tanımı tekrar okuyun.
Alakalı, ilgili ve etkileşimli olanların oluşturduğu yapı. Yekpare.
İntüisyon bir hissederek algılama, sezinleme sürecidir. Altıncı his ya da içgüdü olarak tanımlanır ve bireyin belirli bir durumu anında hissetmesi veya sezmesi şeklinde ortaya çıkar
Evrensel gerçeklik. Platon’da duyularla algılanamayan nesnelerin orijinal formları.
Materyalizmin ve natüralizmin karşıtı olarak karşımıza çıkan bu düşünce yapısıdır.
Gerçekliği tanımlamak ve anlamak için sadece
duyularla keşfedilebilir / analaşılabilir olan fenomen olarak kabul edilen madde temelli dünyadan değil de, maddesel olmayan varlıklarda da arayan, nesnel gerçekliği; idea, us, tin olarak saptayan ve maddeyi düşüncenin bir görünüş biçimi olarak kabul edip bu haliyle inceleyen görüş idealizm olarak tanımlanır.
Kısaca idealizm: maddesel tanımlamaların ötesinde bir neden sonuç ilişkisinin olabileceğini öngören düşünce akımıdır.
Metafizik ve Quantum teorilerine ışık tutan bu düşünce yapısına ve iddialarını kabaca örneklersek :
idealist bir filozof için düşünceden bağımsız bir gerçeklik tanımı yapılamaz. Varlığın tanımı yapılırken düşüncelerle sınırlanmış ve idealar sayesinde anlaşılabilir olmalıdır. Aynı şekilde ideailist bir filozof için varlığın temel unsuru düşüncedir.
İbadet ,tapınma
Veri kümesi ya da veri deposu şeklinde tanımlanabilir.
Verilerin birikerek artması, üst üste eklenen veriler
Koşulsuz buyruk. Hiçbir koşula bağlı olmayan; bir eylemi başka herhangi bir amaçla bağlılık kurmadan, yalnızca kendisi için nesnel zorunlu olarak buyuran, anlamı doğrudan doğruya kendinde olan buyruk.
Uyumlu evren. Varlığın yasalı, düzenli ve uyumlu olması durumu.
Bilginin kaynağının akıl ve deney olduğunu savunan ve bu fikirden yola çıkarak, rasyonalizm ve ampirizmi (emprizmi) eleştiren felsefi görüştür.
Şüphecilik ve dogmatizmi birleştiren (içerisinde barındıran) , aslında ampirizmle (emprizm / deneycilik) rasyonalizm (akılcılık) akımlarının da sentezi sayılabilecek bir felsefi akımdır. Ampirizm akımına bağlı filozoflar her bilginin deney ve gözlem yoluyla elde edebileceğini savunurken Kritisizm ise akıl ile muhakeme edilebileceğini ve deneyle onanacağını ileri sürer.
Kritik etme yani irdeleme ya da muhakeme etme kelimesinden türetilmiştir. Immanuel Kant'ın düşüncelerine dayanan bu görüş, bilgileri deney öncesi anlamına gelen a priori ve deney sonrası anlamına gelen a posteriori olarak ayırmaktadır.
Marx yaklaşımına göre: toplumsal sınıf bilinci olmayan anlamına gelir. Genel olarak ise taşra ve şehir kültürü arasında kalmış kişi. Diğer bir anlamı ise vasat - yoksun demektir.
Herkese duyma, düşünme, inanç özgürlüğü tanınmasının gerekli olduğunu savunan dünya görüşü.
Doğurtma (Platon’da bilgi konusundaki yöntem). Soru sorarak bilgiye erişme metodu.
Metafizik ya da doğa ötesi, felsefenin bir dalıdır. İlk felsefeciler tarafından, fizik bilimlerinin ötesinde olan anlamındaki metafizik özcüğü ile felsefeye kazandırılmış, varlık, varoluş, evrensel, özellik, ilişki, sebep, uzay, zaman, tanrı ve olay gibi kavramları inceleyen felsefe alanıdır..
Metafiziği tanımlamaktaki zorluğun sebebi Aristoteles'in bu alana ismini verdiği günden bu zamana kadar gerçekleşen değişimlerdir. Metafiziğin konusu olmayan konular metafizik içine dahil edilmişlerdir ve asırlarca metafiziğin içinde olan Din felsefesi, Aklın felsefesi, Algı felsefesi, Dil felsefesi ve Bilim felsefesi gibi konular kendi alt başlıkları altında incelenmeye başlanmıştır.
Temel metafizik sorunlarının ortak niteliği ise hepsinin ontolojik (varlıksal) sorunlar olmasıdır.
Taklit, benzetme. Platon’da ve Aristo’da sanat taklittir.
Mistik düşünce yapısı iki ana fikirde ayrışır bunlar panteizm ve panenteizmdir.
Panteizm: evreni tanrı olarak ya da tanrıyı evren olarak gören düşünceye sahiptir. Kişisel bir tanrıya yer yoktur.
Panenteizm: evreni tanrıda gören bir fikir yapısıdır ve evreni tanrının bir parçası olarak kabul eder.
Özellikle Tolkien gibi yazarların kendilerini dış dünyadan izole ederek farklı bir düşünce döngüsüne girerek düşüncelerinde başka bir dünya / hayat / olaylar zinciri yaratmalarını sağlayan spirütel ve/veya zihinsel bir olaydır.
Çok sesli içerik anlamına gelir ve felsefi bir terim olmamasına karşın günümüzde felsefi düşüncelerin yayılması ve daha çok kitleye empoze edilebilmesi için kullanılan:
sosyal medya içerikleri, web siteleri, televizyon, internet uygulamaları, basılı yayınlar vb
iletişim araçlarını kullanarak yapılan eylemi işaret eden bir tanım olarak önümüze çıkmaktadır.
Bölünmez birlik. Platon’da idea. Leibniz’de artık bölünemez bir birlik olan sonsuz sayıdaki tözlerin her biri.
Gerçekliğin temeli olarak yalnızca bir ilkeyi (yalnızca ruh ya da madde vb) kabul eden dünya görüşü.
Tek tanrıcılık.
Ahlaka uygunluk.
Felsefe, edebiyat ve sanatta doğal Dünya'yı, doğal yapıyı veya fikir, inanç ve dilin bozulmamış olarak kullanılmasını öne süren, belgeselci ve araştırmaya dayalı akımdır. Farklı freaksiyonlara sahip birçok naturalist akom vardır ve akımların takipçilerine natüralist denir. Bunun yanı sıra doğa tarihi ile uğraşan bilim insanlarına da natüralist denir.
Varoluşsal anlamın veya değerlerin temelsiz ya da anlamsız olduğunu savunan bir felsefi görüştür. Bu görüşteki kişilere Nihilist denir.
Nesne ya da obje, özne teriminin karşıtı olarak kullanılan kavramdır. Özne gözlemleyen, nesne ise gözlemlenendir. Descartes gibi bazı modern felsefecilere göre bilinç, özneyi içine alan bir biliştir ve bazı nesneler, öznenin gözleminden bağımsız olarak var olamazlar.
Sigmund Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni saf dışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamı. Freud'a göre her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveynidir.
Belirli bir neden sonuç ilişkisi olan, peşpeşe birbiriyle bağlı ya da ilişkili (ilintili) eylem / etkinlik dizisidir. Tamamı bir olay olarak tanımlansa da birbirinden bağımsız olayların birleşimi olarak ya da bir sonraki olayı tetikleyen reaksiyonlar serisi olarak düşünülebilir.
Örneğin fizikte bahse konu olan zincirleme reaksiyonlar. Tarihteki ipekyolu ve yeni kıtanın keşfi ya da kimyada kauçuğun keşfinden, araba lastiklerine uzanan süreç örnek olabilir.
Olgu anlam olarak
Gerçek, tekrar edilebilir ve dikkatlice yapılan gözlemler, deneyler, ölçümler ve/veya ispat yöntemleri sonucunda elde edilen somut kanıt.
Bilimsel çalışmalar sonucunda varılan kanı, kanaat ya da saptama olarak da kullanılır.
Olgu; tüm bilimlerin ve düşünce yapılarının temelinde yer alır.
Kişinin herhangi bir konuda, bir şeyin / bir konunun ya da bir eylemin yeterliliğine herkesi inandırarak kendine sağladığı itaat ve güven ya da diğer durumlarda hâkimiyet ve emretme kudreti veya yaptırım koyma ve kullanma gücü elde etmesi olarak tanımlanabilir.
Totaliter rejimler, otoriter rejimlere kıyasla hak ve özgürlüklerin tamamen askıya alındığı bir görünüm sergilemektedir. Totaliter rejimde farklılığa izin verilmez. Tüm eyleml, düşünce ve hisler denetim altında tutulur ve müdahale edilir. Muhaliflere izin verilmez ve susturulur.
Otoriter rejimler de ise bu durum daha çok kural ve kanunlar kapsamında, adalet olgusu içerisinde ve belirli bir disiplinde sağlanır. Muhalif fikirler ve tüm canlılar kanunla koruma altındadır. Güçler ayrıığı ilkesiyle her kanun korunur ve her insan eşittir.
Tanrının evrenle bütünleşik olduğunu ve her şeyde mevcut olduğunu savunan bir görüştür.
Sözlükte değerler dizisi olarak tanımlanan bu kelime 1960'lardan bu yana; bilimsel disiplinlere veya başka epistemolojik içerikteki düşünce kalıplarına göndermede bulunmakta kullanılmış bir kuram olarak felsefede yer almıştır.
Paradigma genelde bir çözüm kuramı değil de, daha çok irdeleme, inceleme ve ileride çeşitli çıkarımlarda kullanmak üzere kayıt altına alma eylemi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç olarak baktığımızda,
Paradigma : model, sınıf, kuramsal hatları ve sınırları belirlemek için kullanılan metoddur.
Thomas Samuel Khun tarafından kullanıldığı için popüler olan bu metodun mantığı ise :
- İzlenen ve kontrol edilen olandır.
- Soruların tarzı hangi konuyla ilgili olduğuyla iç içedir ve sağlamasının nasıl test edilebilirliğiyledir.
- Bu soruların nasıl sorulacağıyladır.
- Sonuçların karşılaştırmalı olarak nasıl yorumlanacağıyladır.
Fransa'da 1860 yılında Çağdaş Parnas şiir dergisi etrafında toplanan sanatçılarca ortaya çıkarılmış bir edebî akımdır. Yazar Théophile Gautier'in yanı sıra Arthur Schopenhauer'in felsefi fikirlerinden de etkilenilmiştir. Gerçekçiliğin şiire yansımasıdır ve sanat için sanat görüşü benimsenmiştir.
İyi niyet, güvenilir olmak ve güven olgularının kişiselleşmesi olarak tanımlanabilir. İnanç eylemi ile örtüşen bir tanıma denk gelir. Toplumdaki dürüstlük ve uyum ile ilişkilendirilen Elpis, sophrosyne ve Charitler gibi kişileştirmeler ile birlikte anılır.
Sunulan diğer önermelerin temelini ve dayanak noktasını oluşturan önermelere Postulat, Aksiyom ya da Belit adı verilir.
Bu sebeple temel teşkil eden ve diğer önermelerin çıkış noktası sayılabilecek olan belitlerin; başka bir önermeye götürülmeye ve kanıtlanma ihtiyacı yoktur. Bu ndenle de kendiliğinden apaçıktırlar.
Yine bu sebeple de; ne türlü bir belitten yola çıkılırsa o türlü bir sonuca varılır.
Klasik kuralcı eğitim felsefesi ve kuralcı analitik olarak karşımıza çıkan bu tanım temelde Yunan felsefesinde yer alan bir öğrenme metodudur. Klasik filozoflar ( Platon, Aristotales'den Nietzsche’ye kadar neredeyse tüm ünlü filozoflar) bu eğitim felsefesini kullanmıştır. Kuralcı eğitim felsefesi denilen olgu aslında bir konuyu tüm yönlerden inceleyen, matematikten, sosyolojiye kadar bu konuyla ilintili veya ilgili tüm saptama ve bilgileri hartmanlayarak öğrenme/öğretme/geliştirme şekli olarak tanımlanabilir.
Daimicilik, esasicilik, ilerlemecilik, yeniden kurmacılık, doğacılık ve varoluşçuluk akımları kuralcı eğitim felsefesiyle örtüşmektedir.
Göreli, izafi.
Akılcılık ya da usçuluk olarak da adlandırılır. Bilginin doğruluğunun duyum ve deneyimde değil, düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğini öne sürer.
Savunucuları
Sokrates, Platon, Aristoteles, Farabi, Descartes, Hegel, Spinoza, Leibniz
Gerçekçilik. Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu kabul eden görüş.
Realizm akımı
Realizm aslında gözlemlere ve deneye önem veren edebiyat akımıdır. Romantizmin barındırdığı aşırı duygusallığa tepki olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında görülmeye başlar. Realizm etkilerini gösterdiğinde; romantizmin içerdiği hayaller ve duyguların yerini toplum gerçekleri almaya başlamıştır.
Realizm temsilcileri
Stendhal, Honore de Balzac, Eugenie Grandet, Charles Dickens, Jack London, Nikolay Gogol, Turgenyev, Dostoyevski, Tolstoy, Maksim Gorki, Mark Twain, Anton Çehov, Ernest Hemingway
Refleksiflik bir bağlamın neden - sonuç ilişkisi ile birbirini etkileme durumu olarak kabul edilebilir. Örneğin; bir araştırmacının veya gözlemcinin incelediği olgu kendi gözleminden kaynaklı olarak değişiyor fakat buna rağmen incelemeye devam ediyorsa, bu durumu refleksif olarak tanımlayabiliriz.
Bu tür tanımlar Türkçe'ye yeterince hakim olmayan akademisyenler nedeniyle acemice kaleme alınmış, literatürde yer bulmuştur.
Réflexion, yansıtma anlamındaki kelimenin felsefe kaynaklarındaki karşılığı düşünceleri yansıtma ya da bir şey üzerine düşünerek fikirleri karşı tarafa bildirmek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Görecilik ya da rölativizm, felsefe tarihinde sürekli gündemde yer almış olan bir yönelim biçimidir. Felsefenin alt bölümlerinden epistemoloji ve etik alanlarında göreceli yaklaşımlar özellikle etkili olmuştur.
Sarkazm , iğneleme veya alaycılık; genellikle biriyle alay etmek veya sinirlendirmek amacıyla kullanılan hicivli ifadedir. Birisiyle veya bir şeyle alay etmek için genellikle mizahi bir şekilde sözcüklerin iğneleyici bir şekilde kullanılmasıdır. Alaycılıkta ikirciklilik kullanabilir.
Kuşkuculuk, skeptisizm ya da şüphecilik
Emin olunamayan konularda konuyu tüm yönleriyle irdelemek ya da bir düşüncenin derinlemesine olduğu kadar etraflıca araştırılması yani size verilen bilginin dışında diğer kaynak ve/veya kişiler tarafından yorumlanmış hali.
Sözlük anlamı ise suç teşkil eden konularda taraflardan bilgi alma eylemi
Deneye dayanmayan
Ruhsal, tinsel veya zihinsel anlamına gelir. Kendisiyle barışık, pozitif düşünce sahibi insanlar için sıklıkla kullanılan bir sıfat olarak da karşımıza çıkabilmektedir.
MÖ 3. yüzyılın başlarında Atina Agorası'nda Kıbrıslı Zenon tarafından kurulan bir Helenistik felsefe ekolüdür. Mantık sistemi ve doğal dünya hakkındaki görüşleriyle beslenen bir kişisel erdem etiği felsefesidir ve erdem pratiğinin eudaimonia'ya ulaşmak için hem gerekli hem de yeterli olduğunu savunur: kişi etik bir yaşam sürerek gelişir. Stoacılar eudaimonia'ya giden yolu erdemi uygulayarak ve doğaya uygun yaşayarak geçirilen bir hayatla özdeşleştirmişlerdir.
İnsanın sahip olduğu şeylerin değerini bilmesinin önemine vurgu yapan bu düşünce yapısı; sürekli beklenti içerisinde olmak ve sürekli istemek insanın, huzur bulunmasında en büyük engellerden birisidir der. Bu düşünceden yola çıkarak iç huzuru bulabilmek için gereksiz hiçbir şeye bel bağlamamalı, insan doğasına uygun bir yaşam sürülmelidir der.
Evet. Erken dönem kadercileri olarak tanımlamak mümkündür. Dünyada olup biten her şey temelde Tanrının iradesindedir, ama insan da özgürdür felsefesini benimsemişlerdir.
Stoacı anlayış Tanrı ile kainatın bir olduğunu, bu nedenle kainattaki tüm varlıkların da Tanrı'nın bir parçası olduğunu savunur. Stoacı düşünür Epiktetos;
insan da Tanrı'nın bir parçasıdır, Tanrısal akıldan pay almıştır, kâinatın dikkatle incelenmesi halinde Tanrı'ya ulaşılabilir.
demiştir.
Diğer adıyla yapısalcılık, 19. yüzyılın ikinci yarısında matematik felsefesi, dil, kültür ve hatta toplulukların analizinde en fazla kullanılan yaklaşım olarak önümüze çıkmaktadır. Ferdinand de Saussure isimli dilbilimci fikrin çıkış kaynağı olarak kabul edilmektedir. Belirli bir okulu yoktur.
Bu nedenle bir ekolden söz edilemez. Bununla birlikte etnograf Claude Lévi-Strauss yapısalcılığı Ferdinand de Saussure temel fikirlerinden yola çıkarak bir adım ileriye taşımış ve geliştirmiştir.
Paylaşımlı veya ortak olmak yerine zihinsel faaliyetimizin deneyimimizin tek tartışılmaz gerçek olduğu, kişisel görüşün dışında başka bir nesnel gerçek olmadığı düşüncesidir. Taraflı yaklaşım olarak kabaca tarif edilse de , biraz daha derinlemesine bir doktrindir.
Varlığın Bir’den çıkıp yayılarak, taşarak oluşturduğunu kabul eden öğreti.
Sözlükte konu anlamındaki bu kelime aynı zamanda dil bilgisinde özne manasında kullanılan bir terimdir.
Suje (insan) bilmek istediği her şeye bilgi aktlarıyla yönelir. Başlıca bilgi aktları; düşünme aktı, algı aktı, anlama aktı ve açıklama aktlarıdır. Bunların yanında inanç, hayal etme, çağrışım ve sezgi gibi bilgi aktları da vardır.
Süje, bazı felsefe kaynaklarında ise esas olay ve ilgili konu anlamında yer bulmuştur.
Cevher. Değişen durumlara ve niteliklere karşı kalıcı olan. Bir başka şeyle ya da şeyde değil kendi kendisiyle kendi kendine varolan. Varoluşu için başka şeye ihtiyaç duymayan şey.
Akıl yürütürken ya da bir olgu üzerine düşünülürken; olaydan yasaya, etkiden etkene veya özelden genele geçmek olarak tanımlayabiliriz.
Tümden Gelim ise bunun tam tersidir. Genelden özele indirgemektir.
Tüme Varım Örneği
+ Ben nefes alıyorum, tanıdığım herkes nefes alıyor. Bizler insanız. İnsanlar nefes alır.
Bir inanç felsefesi olan Taoizm dünyadaki nesnelerin aslında gerçekten var olmadığını savunan bir düşünceye sahiptir.
Eylmsizlik, hiçbir şey yapmamak, sükûnet anlamındaki Wou Wei prensibi temel alınmıştır.
Taoizm dininin temel özellikleri ise
Zihinde canlandırmak. Tasarlamak. Ana hatlarını belirlemek
Bilinen ve halen faaliyetlerini sürdüren 4100 dinden bir tanesine inanan ve diğer dinlerin ibadetlerinden sakınan ve inandığı dine ait bir kutsal kitabı varsa orada yazılan her şeyi gerçek kabul eden kişidir.
İlahiyat, teoloji veya tanrıbilim olarak adlandırılabilir. Tanrı kavramı ve din olgusunun sistematik olarak ele alındığı disiplindir. Temel konusu doğaüstü güçlerdir ancak dini epistemoloji ve vahiy ile ilgilenir. Vahiy üzerinden tanrı ya da tanrıların varlığının kabulüne ulaşır.
Asıl anlam olarak ; tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete ve hükûmet yöneticilerine de mutlak itaat beklendiği diktatörlükvari yönetim şklidir.
Sözlü ve yazılı aynaklarında ise bu sözcük sıfat hâlinde totaliter olarak kullanılır.
Felsefi açıdan Totaliter tanımı; egemen, hakim olan, baskın olma ya da baskıcı olarak da kullanılan bir kelimedir.
Felsefe Terimleri |
Üniversite Öncesi Son Öğretim Yılında Öğrencileri Neler Bekliyor? |
Hayvanlar Alemi Sunumu |
Hedy Lamarr and Technology |
Üç Maymunun Gerçek Hikayesi |
Thermalbadeinrichtungen Liebhaberspur |
Çocuklarda Sorumluluk Bilincini Geliştirmenin Yolları |
Asit Nedir? Hangi Maddeler Asittir? |
THERMAL Reisestrecke |
Hz. İsmail A.S |
Servetifünun Döneminde Roman |
Le Chatelier Prensibi |
Thermische Yalova Die Geschichte der Thermalquellen |
Günseli Kato‘nun Eserlerinde Kullandığı Semboller ve Anlamları |
PASS Teorisi Nedir? |
Çocuklarla İletişim Önerileri |
Çocuklara Sorumluluk Bilinci Nasıl Kazandırılır? |
Punctation Marks |
Hititler ve Tarihi Baştan Yazdıran Kent Çorum |
Dinamometre : Kuvvet Ölçer |
Kovalent Bağ |
Saint Virgins Menodora, Metrodora, and Nymphodora |
Gökkuşağı Nasıl Oluşur? |
Olumlu Bir Aile Ortamı Kurmanın Sırları |
Dijital Dünyada Ebeveynlerin Bilmesi ve Dikkat Etmesi Gerekenler |
Mentorluk Nedir? |
Çocuk Eğitiminde Disiplin ve Öz Denetimi Sağlama Yolları |