Ergenlik; çocukluk döneminden yetişkinliğe doğru atılan benzersiz ve kişiliğin yerleşmesi için değerli bir adımdır. Unutulmamalıdır ki ergenlik dönemi herkes için aynı anda başlayıp aynı anda bitmemektedir. Bundan dolayı ergenliğe erken girmek veya geç girmek bir eksiklik de değildir, bir avantaj da değildir.
Önemli olan bu dönemde sağlıklı bir kişilik oluşturabilmek ve yetişkinliğe doğru olumlu adımlar atabilmektir.
Bu dönemde; zihinsel, sosyal, fiziksel ve duygusal alanlarda birçok değişim meydana gelmektedir. Tüm bu değişimler yaşanması gereken gelişim özellikleridir.
Zihinsel gelişime bakıldığında 11 - 12 yaşlarından itibaren mantıksal düşünme becerisi yetişkinler seviyesine çıkmaktadır. Fikirleri karşılaştırma, bir konu üzerinde mantıklı tartışmalar yapma ilgi çekmeye başlar. Toplumsal kurallara karşı bakış açısı değişir ve bu kuralları sorgulamaya başlar. Bu dönemde yeni fikirler üretilmeye başlanır, çok yönlü düşünme becerisi gelişmeye başlar.
Duygusal gelişimde; duyguların yoğunluğunda artış, duygularda dengesizlik, karşı cinse ilgi duyma, aşırı hayal kurma, tedirgin ve huzursuz olma, yalnız kalma isteği, çalışmaya karşı isteksizlik, çabuk heyecanlanma gibi durumlar normal olarak değerlendirilmektedir.
Fiziksel gelişim incelendiğinde ergenliğin başlangıcının en belirgin habercisi boy uzamasıdır. Kızlar, ergenlik dönemine erkeklerden daha erken girerler. Bu nedenle kızlarda boy uzaması daha erken gerçekleşir. Ergenlik çağında gelişmenin diğer bir yönü de kilo alınarak ağırlığın artmasıdır.
Ergenlik döneminde kızlarda; boy uzar, kilo artışı olur. Kasıklarda ve koltuk altlarında tüylenme olur, regl süreci başlar. Vücutta yağ oranı artar ve sivilceler görülebilir. Ergenlik döneminde erkeklerde; boy uzar, kilo artışı olur, kas gücü gelişir. Ses önce çatallanır, sonra kalınlaşır. Sakal ve bıyıklar çıkmaya başlar, sivilceler görülebilir.
Unutulmamalıdır ki bedensel değişimlerin başlangıç ve bitiş yaşları, kişiden kişiye değişiklik göstermektedir.
Sosyal gelişim ise çabuk kurulan ve bozulan ilişkiler içerisinde olmakla başlayarak toplum içinde sivrilme, ilgi çekme ve rol sahibi olma çabasında olma, toplumda saygınlık kazanmaya ve statü sahibi olmaya gereksinim duyma, duygularının başkaları tarafından anlaşılmasının güç olduğunu düşünme şeklinde kendini gösterir.
Bu duyguların sadece kendine özgü duygular olduğu, kendisini merkez alarak etrafındaki herkesin olumlu veya olumsuz şekilde kendisiyle ilgilendiği algısına sahip olma gibi düşünceler, duygular ve durumlar sosyal gelişimlerinin bir parçasıdır.
Bu karmaşık ve zorlu süreçte çocuğun gelişiminin sağlıklı bir şekilde tamamlanması ebeveyn tutumları önemli rol oynar. Aile fizyolojik, ekonomik, kültürel ve toplumsal olarak çocuk ve ergenin ruhsal gelişimini ve davranışlarını biçimlendirip yönlendiren, insan yaşamında doğumdan önce başlayan ve hayatın sonuna kadar etkisini sürdüren bir kurumdur. Ergenin çocukluk döneminden itibaren ailede anne - babanın çocuğa karşı tutum ve davranışları, çocuğun gelecekteki yaşantısı açısından önemli olduğu kadar, çocuğa ailenin bir üyesi olduğu bilincini de aşılamakta ve topluma uyumun temelini atmaktadır.
Ergenlik döneminde çocuklara karşı mükemmeliyetçi yaklaşım sergilenmemelidir. Aileler kendilerinin yapamadıklarını, yaşayamadıklarını çocuklarından bekleyen tavırlar ve yaklaşımlar göstermemelidir. Bu yaklaşım ergende yaptığı işi beğenmeme, yetersiz olduğu duygusu, devamlı olarak başkalarını mutlu etmeye çalışma duyguları gibi durum ve davranışlara yol açabilir.
Ayrıca çocuğun temel ve duygusal ihtiyaçlarına önem verilmelidir. İhtiyaçlarının dikkate alınmadığı bir aile ortamında çocuk, reddedildiği düşüncesiyle değersizlik hissine kapılabilir. Ailelerin tutarsız yaklaşımlar sergilediği ortamlarda ergenlik dönemi yaşayan bireylerde güvensizlik, kurallara karşı kayıtsızlık, çözümün parçası olmayı reddetme, kararsız karakter yapısı meydana gelebilmektedir. Bu nedenle alınan kararlara, belirlenen kurallara herkesin uyduğu tutarlı bir ortam oluşturulmalı, sorunlara kesin ve kalıcı çözümler sunularak sağlıklı ve huzurlu bir ortam sağlanmalıdır.
Ergenlik döneminde anne - babalar dönemin getirdiği riskler ve değişimler nedeniyle endişeye kapılıp aşırı koruyucu bir role bürünebilir ve çocukları kısıtlama eğiliminde olabilirler. Bu tutum çocukların kritik dönemde aileye aşırı bağlı, öz güveni düşük, başkalarını suçlamaya meyilli bazı davranışlar sergilemelerine yol açabilmektedir. Fazla hoşgörülü ya da fazla baskıcı aile yaklaşımları ise ergende olumsuz davranışların gelişmesine yol açacaktır.
Tüm bunlar çerçevesinde baktığımızda her yaş döneminde olduğu gibi ergenlik döneminde de anne - babalar çocuklarında gerçekleşen değişimlerin aslında bir gelişim süreci olduğunu göz önünde bulundurarak hoşgörülü ve güven verici olmalıdır.
Ergenin, bir birey olarak kabul edilmesi, alınan kararlara katılması, anne-baba davranışlarını saygı çerçevesinde eleştirebilmesi ve bazı konularda kendi kendine karar verebilmesi için fırsatlar tanınmaktadır. Bu tutumu benimseyen anne-babalar ergenin bağımsız kişilik geliştirmesine yardımcı olmakta, sözlü iletişime önem vermekte ve istekleri konusunda tartışabilmekte; kendini ifade etmesi için motive ederek dışa dönük, yaratıcı, etkin ve liderlik özelliklerine sahip bir birey olabilmeleri için fırsat tanımaktadır.
Yapılan çalışmalarda aile ile iyi ilişkileri olan, kararlara katılan, kendilerine ve görüşlerine saygı duyulan, kız-erkek ayrımının olmadığı, aileleriyle her konuda konuşmaktan çekinmeyen ve demokratik ailelere sahip ergenlerde benlik saygısının daha yüksek olduğu görülmektedir.
Ailede yeterli zaman ayrılan, sorunları paylaşılan, karar alma sürecine katılan, duygu ve düşüncelerine saygı duyulan ve ifade etmeleri için uygun ortam oluşturulan, aileleriyle her konuda konuşmaktan çekinmeyen, anne-babanın fikrini açıkça ifade ettiği ailelere sahip olan ergenlerde diğerlerine göre kritik gelişim dönemi olan ergenliği daha verimli atlatmaktadırlar.
Çocukların en çok sosyalleşmeye ihtiyaçları olduğu ancak pandemi nedeniyle sosyal hayatlarının daha kısıtlı olduğu bu dönemde aileler ilişkilerini daha anlayışlı ve paylaşımcı bir yaklaşımla sürdürmeye gayret edebilirse kriz dönemi fırsata çevrilebilir, aile bağları daha sağlamlaştırılabilir, ebeveyn- çocuk ilişkisi pekiştirilerek ergenlik dönemi beraber ve dayanışma içinde sağlıklı şekilde yürütülebilir.
Çocukların Sosyal ve Duygusal Öğrenme Yetenekleri |
Davranışımı Gör Duygumu Anla |
Ergenliğe Giren Çocuk Ne Kadar Özgür Bırakılmalı? |
ZORBALIK |
İletken Nedir? İletken ve Yalıtkanların Listesi |
Atom ve Periyodik Sistem |
İki Basamaklı Doğal Sayılar |
Uzaktan Eğitimde En Yüksek Verimi Almanın Yolları |
Gestalt Kuramı |
Saint Virgins Menodora, Metrodora, and Nymphodora |
Solunum Sistemi |
Çocukta Merak Duygusu |
Çocuklarda Duygu Düzenleme |
Günseli Kato‘nun Eserlerinde Kullandığı Semboller ve Anlamları |
Kişilik Gelişiminde Anne ve Babanın Etkileri |
pH Dengesi, Asit, Baz ve Sulu Çözelti Dengeleri |
Çocuk Resimlerinin Özellikleri |
Thermalbadeinrichtungen Liebhaberspur |