Bu sayfa büyük oranda yabancı dil (TR) ile hazırlanmış bilgi içermektedir.
This page contains mostly foreign language (TR) information.
Diese Seite enthält überwiegend fremdsprachige (TR) Informationen.

Travnik veya Trafnik (Травник, Osmanlı'da Vizirtravnik veya Vizirtrafnik), Bosna Hersek'in merkezinde, Saraybosna'nın 90 km batısında yer alır. Merkez Bosna Kantonu'nun başkentidir. Travnik vezirler şehri olarak bilinir. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu'na onlarca devlet adamı yetiştirmiştir.

Travnik Osmanlı döneminde 16. yüzyılda yerleşim alanı olarak kullanılmaya başlamıştır. Zamanla hızlı şekilde büyüyerek ülkenin taşra merkezlerinin en büyüklerinden biri olmuştur. 1699 - 1851 yılları arasında ise Bosna vezirlerinin ikamet ettiği yer olmuş ve bu dönemde pek çok cami, okul, hamam, tekke, han benzeri binalarla inşaa edilmiştir.

Polonyalı bir seyyah keşiş, 17.yy sonlarının Travnik şehrinden şöyle bahsediyor:

Buradaki Türkler bizim dilimize yakın bir dil konuşur. Erkekleri bize göre uzun, sabah ibadet kulelerinden gelen sesten sonra camiye gidiyor hepsi. Gitmeyene tembel diye bakıyorlar ama imansız değil çünkü burada herkes inançlıdır. Cami önünde çıraklar süt, yetişkiler kahfa içiyor. Çırak kahfa içerse saygısızlık çırak kalfa olunca kahfa içiyor. Birer hamurlu yiyecek (böreği kastediyor) hemen herkesin elinde. Bazısı yeşil otlu güzel şeyler. Onu yiyen dükkânını açmaya gidiyor. Dükkân kiraları iyi ayarlanmış hepsi vakıf geliri olarak ahaliye harcanıyor. Bir dükkan 2 günlük kazancı ile kirasını ödeyebilir. 3.günü kendi arzuları ile güçsüz ve yoksullara veriyorlar. Buna da anlamadığım kiriya'ahreta (ahiret kirası) diyorlar.

Ama o saatte çarşıda gezmeme iyi bakmadılar. Çarşıemüslümanların mekânı ve keşiş gezince herkes bakıyor çünkü hristiyanlar şehirde pek az ve mahalalleri ayrıdır müslüman çarşısında ne gezdiğimi sordu bir yaşlı. İp alacağım dedim. Elimle tarif ettim çünkü dilleri zor anlaşılıyor. Anladı dediğimi. Yardımcı oldu.

Yaşlı Janusz için sırtında çıkan sulu yarayı gösterdiğimiz hekim para almadı. Gençti ve Latince biliyordu. Yola düşmeden önce yanımıza ilaçları verdi onlar için para aldı ama azdı. Bizleri doyurdu bir de güzel kokuyordu sorduk üzerindeki esansları İran'dan ve Bursa'dan getirtmiş. Kendi bahçesinde de çiçeklerden üretmek istemiş ama yapamamış. Bu ilmi öğrenmem lazım diyordu. Bizde de böyle kokular olmalıdır ama bize tüm kokuları tüccarlar uzak yerlerden getirir ve hep gölgede tutmak gerekir yoksa pis kokuyorlar. Bu Türkler kokuyu seviyorlar. Kadınlar evlerinde kullanıyormuş.

Buranın kadınları Sultan'ın sarayındaki en güzel kadınlardan daha güzel olurmuş ama bunlar Müslüman oldukları için saraya götürülmez, köle edilmezlermiş. Çok özgür bir kadındır buradaki müslümanlar. Kocası olmadan dışarı çıkanlar az ama yine çıkarlar kötü gözle bakılmaz. Burada tek hâlde çıkan kadın evinden bir süt taşma mesafesi uzağa gitmemeli, bir bebek ağlaması duyulacak kadar uzaklaşmalı diyorlar.

Kadınların hiçbiri erkeklerinden dayak yemiyor. Kör fata dedikleri türbedar dışında kimse kocasından dayak yememiş onun da kocasını kadı efendi kaleye kapatmış. Yemekleri güzel ama çeşit az gibiydi ya da bizim konakladığımız yerde öyleydi. Çok et yiyor çok şekerli besleniyorlar. Dilenci hiç yok sokaklarda hiç bok akışı görmedim sinek yok ama şehri çıkınca hayvanlar yüzünden her yer sinek. Şehirden biraz uzaklaşınca sinekler kurbağalar her yerde ama şehirde yok. Tuhaf.

Tüm sokaklar gece lamba yağı kokuyor gündüz çiçek ama buranın kışı feci diyorlar. Kebe denen Eski Zaradan getirilen pahalı bir kumaş onları koruyor soğuktan Bulgaristandaki Eski zağra'dan bahsediyor. O kumaş herkesin evinde bolca varmış. Ticarette yalan söylemiyorlar. Kristal bir şişe sordum. Venedik malı imiş. Bu şişeler kapağı açılınca kırılıyor bunun ağzına bir şey ile reçine sürmeleri veya kehribar ağızlık veya kapak yapmaları gerekirdi bu böyle alırsan kırılır sana satmam dedi birisi. Çok da güzeldi istedim satmadı ama parasız verdi. Gerçekten dediği gibi hiçbir yere çarpmadım ama kendi kapağı ile üçüncü günde kırıldı.

Ne yazık ki tanrının güzelliğini keşfetmekten uzaklar. İsa'nın kutsamadığı bu topraklarda olmak insanı mahzun ve yalnız hissettiriyor. Dindaşlarımız olan Bosnalı Katolikler de beş para etmez adamlar. Müslümanların yanında çalışıp inşallah maşallah diyorlar. Papa hazretlerini bilen pek azdır. Şehirli olanları da azdır. Birçoğu ave mariya duasını bilmez ama hristiyan işte. Yaptıkları ekmekleri çok güzel müslümanlardan daha iyi ekmek yapıyorlar çünkü içine hamuruna şarap katıyorlar. Maya ile şarap tadı güzel olmuş. Yarın Bosna topraklarında yol zahmeti çok olacak. Sirem'e gideceğiz orada beş gün kalmak lazım. Bize verilen sürede çıkmazsak bunların sağı solu belli değil. Kız kardeşimi ve çocuklarını özledim yaşlı bir adamla yol gitmek ne zor

Hazırlayan :Dr. Yüksel HOŞ /@yukselhos

IMG
  • 584
enable
comments loading
family_star